
Çocukluğunun yaz tatilleri Demirci'de geçmiş olan bir çocuğun kalemidir bu. O’nun kaleminden çıkmıştır “Pamuk Çuvalı” kitabı. Kitabın ilk sayfalarına yazmış olduğu:
Yaşamak telaşı yok o günlerde
Salçalı ekmek yiyen sokaklar var
Camiden gelen dedeleri beklemek var
Yokuş aşağı koşmak var
Mahallenin delisinden korkmak, yıllar sonra onun deli olmadığını anlamak var
Anneanne evine bırakılırken seninle birlikte bırakılan kutu kutu çikolataların var
Karanfil kokan sandıklar var
Döşekler, divanlar var
Varlar, yoklardan güzel olur mu
Öyle bir güzellik...
Yaşamak bu, telaşsız da telaşlı da var
İyi ki var!
Bu bölümde anlattığım yer Demirci. Bu kitap çocukluğunun yazları Demirci’de geçmiş bir çocuğun kitabı, şimdilerde iki çocuğu olan bir annenin kitabı.
Gece yarılarına kadar çocuklarla oyun oynadığımız sokakları unutmak mümkün değil benim için. Ankara’dan Demirci’ye gelmeden günler önce Demirci için şarkılar yazar, söylerdik kuzenlerimle. Demirci’nin taşı toprağı ayrı gelirdi o günlerde. Yol boyu yazdığımız şarkıları söyleyerek gelir, Simav sonrası dağdan geçerken Demirci’ye yaklaşmanın heyecanını hissederdik. Dönüş yolumuz da bir o kadar hüzünlü olurdu, yüklenen halılar arasında bize yapılan yere oturur tekrar De-mirci’ye gideceğimiz günün hayalini kurardık.
Demirci her haliyle özel bir ilçe. Şimdiki gelişlerimizde de bunun farkında oluyoruz. Ailemiz Ankara’da ikamet ettiği halde Demirci’de doğ-muş olmaktan ve Demircili olmaktan dolayı her zaman çok mutlu olduk.
Lakaplarıyla, çeşmeleriyle, bademleriyle, bağlarıyla, ılıcalarıyla, insanlarıyla, Arnavut kaldırımlarıyla öyle güzel ki... Kendine has şivesiyle, kendine has anlayışıyla tertemiz kalmış bir ilçe Demirci.
Babam ve amcamın ticarete atılmalarıyla geldiğimiz Ankara’da yaşamak da her zaman bizim şansımız oldu. Yıllar önce halı satmak için geldikleri Ankara’da hayata tutunmaları hep bizim için örnek teşkil etti. Bir yandan da Demirci halılarını Ankara’da tanıtabilmenin imkanını bulmuşlardı. Yıllar geçse de dostluklarından, akrabalarından, Demirci’nin taşından toprağından kopmadılar.
Sevgili babamı Osman Gündüz’ü uzun süre önce kaybettik. Mezarı Demirci’de olması hasebiyle de orası bizim için çok özel. Ve Demirci’nin az rastlanır bir kabristanı var. Ağaçlar içinde, çok bakımlı bir mezarlık.
Yıllar önceki gelişlerimizde amcam Lütfi Gündüz Demirci’ye hangi saatte geldiysek soluğu babamın yanında aldırırdı. Gece ulaştığımız bir gün bile ilk olarak kabristana gitmiştik. Üniversite yıllarındaydık o zaman kuzenlerim ve ben. Aklımda kalan gece bile fazlasıyla etkileyici bir yer olduğuydu ve dokunaklı bir ziyaretti benim için.
Ailemin ticari işlerine devam etme düşüncesiyle İktisat Fakültesinden mezun olsam da bir edebiyat tutkunu olarak edebiyatla meşgul olup bu sıralar yazarlık yoluna girmiş oldum. Çok sevgili Cengizhan Erdem ve babamın dostu çok sevgili Hüseyin Kıncı vesilesiyle Pamuk Çuvalı’nı Halıkent’e duyurma şansım oldu. Kendilerine en içten teşekkürlerimle
Nurdan Turhan