AHMET AKKOÇ / Demirci İlçe Müftülüğü Şube Müdürü

Tarih: 17.03.2025 10:05

RAMAZAN VE İYİLİK

Facebook Twitter Linked-in

İYİLİK AYI RAMAZAN her yönüyle tam bir iyileşme ve iyilikleri paylaşma ayı anlamındadır. Bütün bunlar, Müslüman vaktinin hayır ve bereketi olarak oruç tutan tutmayan herkesin farkına vardığı bir kutlu gerçekliğin göstergeleridir. “İyiliğin küçüğü büyüğü olmaz, eğer yapılan gerçekten iyilikse küçük iyilik yoktur.” cümlelerinin ortaya koyduğu gerçek gelmektedir. Aslında mutlak olarak hayatta “Küçük şey yoktur.” demek de mümkündür. “Allah Teâlâ her şeyin yaratıcısıdır (hâliku külli şey). “Allah’ın yarattığı şey”e, cirmine, cinsine, işlevine bakılmaksızın -görüntüsü küçük bile olsa- küçük denilemez. Zira “büyük”ü de “küçük”ü de O yaratmıştır. O hâlde Allah’ın yarattığı her şey azizdir, kıymetlidir, büyüktür. Aynı şekilde “Allah rızası için” yapılan iyilik de küçük değildir. Ona -miktarına veya ederine bakılıp- küçük denilemez. İyilik, en küçük biriminden en büyüğüne kadar iyilik olması dolayısıyla büyüktür, önemlidir, takdire değerdir. Allah kelamı Kur’an-ı Kerim’de bir satırlık sure de vardır, yüzlerce ayet-i celileden oluşan sayfalarca hacme sahip sure de. Yani kısa veya uzun sure vardır ama küçük veya büyük sure yoktur. Allah kelamı olarak hepsi aynı büyüklüğe/azamete sahiptir ve dolayısıyla da aynı saygı ve tazime layıktır. İyiliği küçümsemek, eğer görüntüye aldanmaktan veya cehaletten kaynaklanmıyorsa, iyilik yapmaktan kaçmak için şeytani bir bahanedir. Çünkü şeytan insanı fakir düşersin diye korkutur.Konuya yönelik olarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin şu beyanı oldukça dikkat çekicidir. “Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabii) bir iyiliği bile sakın küçük görme!” Gerçekten birçoğumuz, küçük şeyleri “iyilik” olarak değerlendirmemek yanılgısına düşeriz ve böylece dindeki iyilik imkânlarını kullanamayız. Bu ise giderek yozlaşan bir günlük yaşantıyı gündemimize getirmektedir. Oysa iman uyanıklığı ve şuuru içinde yaşayanlar, kimsenin tahmin etmediği birçok noktada iyilik ve hayır işleme fırsatı bulurlar. İyiliksever olmak, mutlaka büyük iyilikler yapmak demek değildir. Küçük olsun büyük olsun iyiliğe tam bir iyilik birimi olarak bakmak gerekmektedir. İyiliği iyilik olarak takdir etmek ve yerine getirmek lazımdır. Bu hadis-i şerifte Resûl-i Ekrem Efendimiz, büyük sahabi Ebû Zer hazretlerine hitaben hiçbir “maruf”un yani Allah’a itaat ve insanlara iyilik ve ihsan olarak bilinen hiçbir şeyin küçük görülmemesini, azımsanmamasını tenbih etmektedir. “Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi tabii bir davranış olsa bile” diye çok çarpıcı bir örnek vermektedir. Hadis-i şerifin bir başka rivayeti de şöyledir: “Her maruf/meşru ve güzel şey ْ sadakadır. Din kardeşini güler yüzle karşılaman da maruftandır.”

 İYİLİK AYI RAMAZAN 

 Din kardeşini güler yüzle neşeli bir şekilde karşılamak onu sevindirir ve içini rahatlatır. Bir mümini sevindirmek ise hiç şüphesiz başlı başına büyük bir iyiliktir. Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem bir başka hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur. “Ey Müslüman hanımlar! Hiçbir komşu hanım, bir koyun paçası bile olsa, komşusuna vereceğini küçük görüp vermemezlik etmesin.”

 Hadis-i şerif “Hiçbir komşu kadın, bir koyun paçası bile olsa komşusunun hediye ettiği şeyi küçümsemesin.” diye de tercüme edilebilir. Her iki anlamı birleştirerek “Ey Müslüman kadınlar! Komşu hanımlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin! Alıp verdikleri şey bir koyun paçası bile olsa!..” diye anlamak mümkündür. Firsin, koyun tırnağı anlamında da kullanılmaktadır. Aslında devetabanı demektir. Dilimizde “paça” denilir. “Koyun paçası” hediye etmek âdet olmadığı için burada hediye edilecek şeyin azlığı abartılı şekilde ifade edilmiştir. Yani ne kadar küçük ve az olursa olsun, komşular arasında hediye alıp verme iyiliğinin ihmal edilmemesi istenmektedir. İmam Müslim’in Sahih’inde bu hadis-i şerife “Az bir şey de olsa sadaka vermeyi teşvik, azımsayarak küçük bir şeyi vermekten geri durmamak” başlığı altında yer verilmiş, isabet edilmiştir. Hiç kuşkusuz hediyeleşmek iyilik yapma niyet ve düşüncesine dayanır. Böyle olunca veren de alan da hediyeyi küçük görmemelidir. Çünkü iyiliğin küçüğü olmaz. Esasen hediyede de iyilikte de ölçü, verilenin ihtiyacı ya da arzusu değil, verenin imkân ve cömertliğidir. Halkımız, “az veren candan, çok veren maldan” diyerek bu noktaya işaret etmektedir. “Dostum beni ansın da isterse soğan kabuğu ile ansın.” sözü de hadisimizdeki ölçünün kültürümüze yansımasından ibarettir

RAMAZAN VE İYİLİK ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER 

 Komşuluk ilişkileri daha çok hanımlarca yürütüldüğü ve alınıp verilen şeylerin küçümsenmesi, azımsanması, hatta dedikodu vesilesi yapılması çoğunlukla hanımlar arasında söz konusu olduğu için hadis-i şerifte doğrudan Müslüman hanımlara hitap edildiği anlaşılmaktadır. Uyarı, birinci dereceden muhataplarına yöneltilmiş gözükmektedir. Yapılan iyiliğin verilen hediyenin küçümsenmesi veya azımsanması giderek bu iyiliğin terk edilmesiyle sonuçlanır. Oysa küçük de olsa iyilik iyilik olarak takdir edildiği ve teşekkürle karşılandığı sürece onun artması ve büyümesi en azından devam etmesi sağlanmış olur. “Zerre kadar iyilik yapanın onun karşılığını göreceği” gerçeği asla akıldan çıkarılmamalıdır. Çünkü iyilik, iyiliktir; karşılığını görmek bakımından da iyiliğin büyüğü küçüğü olmaz. İyiliğin karşılığını verecek olan gerçek ve mutlak büyük olan Allah’tır. O dilerse iyiliğin en küçük birimine de en büyük iyilik karşılığını verir. O hâlde kula düşen “iyiliğin küçüğü olmaz deyip” yapabileceği iyiliği yapmak, kendisine yapılan iyiliği de aynı şekilde “iyilik” niteliği içinde kabul edip takdir ve teşekkürle karşılamaktır. Özellikle her iyiliğin karşılığının kat kat arttığı Ramazan gibi bir lütuf ve bereket ayında her iyiliğin büyük olduğu inancıyla hareket etmek sonuçta gerçekten büyük iyilikler yapmış olmakla neticelenecektir.

Kaynak : Diyanet Aylık Dergi


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —