Tarih boyunca farklı amaç ve yöntemlerle dinin ilkeleri ve kutsalları üzerinden hakikat istismar edilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “nifak” kavramıyla gündeme gelen münafık ve istismarcı tehlikeye karşı müminler sürekli ikaz edilmiştir.
Din İstismarı ile Mücadele
Din istismarı : Yaratılış gereği din uğruna hizmet etmesi gereken insanın, dini kendi hizmetinde kullanmaya başlayarak güç ve menfaat devşirmesi demektir. Din istismarıyla mücadele her Müslüman’ın vazifesidir. Din istismarı diye adlandırılan olgunun içinde mutlaka din hakkında yanlış anlama, anlatma ve yaşama yatmaktadır. Bundan dolayı istismar ile mücadele sadece sahih dini bilgi ve sağlıklı bir din eğitimi ile mümkündür.
Din istismarı ağır bir ihanet olsa da tarih bize gösteriyor ki malesef sık yaşanan ve kolay ortaya çıkabilen bir vakadır. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hayatta olduğu günlerde başlayan ufak ama zehirli kıpırdanmalar, onun vefatından sonra farklı coğrafyalarda ve farklı zaman dilimlerinde Müslümanlar arasında büyüyerek devam edebilmiştir.
İstismarcıların Ortak Özellikleri
Bu amacı taşıyanların ortak bazı karakteristik özellikleri vardır: Allah ve peygamberle görüştüğü algısı vermek, dini anlamada kendisini yegâne kaynak kabul etmek, grup mensubiyetini aile, millet ve ümmet bağlılığının önüne geçirmek, mabetleri istismar etmek, hakikat tekelciliği yapmak, tekfir etmek, mehdi ve mesih gibi sıfatlara bürünmek, gençlerin dinî duygularını istismar etmek, dinî konulardaki bilgisizlikten yararlanmak, bâtınî yorumlar yapmak, dinî geleneği itibarsızlaştırmaya çalışmak, kavramları istismar etmek, takiyyeyi meşru görmek..vb daha niceleri istismara konu olan örneklerdendir.
Hakikat Kimsenin Tekelinde Değildir
Taassup, mü’minlerin arasındaki bağı zedeler, birlik ve beraberlik ruhunu bozar. “Tek doğruyu bulan, tek kurtuluşa eren veya tek isabet eden bizim görüşümüzdür” iddiası, toplumu felâkete sürükler. İslâm’ın anlaşılması ve yaşanmasında bizlere kolaylıklar sunan mezheplere ve dinin temel esasları ile çelişmeyen yorumlar islâm'ın zenginliklerindendir.
Yarınlarımız ve Nesillerimiz
Çocuklarımızın okul öncesinden başlamak üzere, sağlıklı bir karakter ve değer aşılayan, iyi bir kul ve güzel ahlâklı bir insan olarak yetişmelerini sağlayan meşru yapılar içinde yetişmelerine özen gösterelim. İlim, hikmet ve aklı kullanmanın önemine vurgu yapan, sorgulamanın gerekliliğini öğreten, varlık âlemi ve ayetler üzerinde düşünmeyi tavsiye eden İslâmî ilkeleri her zaman rehber edinelim.
15 Temmuz Gecesi Dirilten Selâlar
Selâ, Hz. Peygamber’e övgü ifade eden ve salâtüselâm adıyla da anılan Arapça ibarenin belli beste ile okunmasına denir. Bu ibare bazı değişikliklerle okunduğu yere, zamana, duruma ve makama göre farklı adlar almıştır. (DİA)
Önemli durumlarda sela verme geleneğimiz vardır. Daha önce Kurtuluş Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekatı sırasında da salâ okutulmuştu. Unutulmaya yüz tutmuş bu gelenek günümüzde daha ziyade Cuma, Pazartesi, kandil geceleri ve cenazelerde yaşatılmaktadır.
Genelde cuma ve cenaze duyurularında aşina olduğumuz selâlar, bu defa farklı bir eda ile seslendirildi minarelerden. Mukaddesata ve masumlara yapılan tanklı tüfekli kalkışmalara karşı silahsız bir şekilde nasıl kıyam edilebileceğine milletce şahit olduk. Çanakkale ruhunun hâlâ bu milletin sinesinde sönmeden tüttüğünü görmüş olduk. Selâların sinelerde şehadet muştusunu coşturan kelimeleri sayesinde bir destan daha bu necib millet tarafından böylece yazılmış oldu.
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü kapsamında "Türkiye Aşkına" temasıyla tüm Türkiye'de geniş kapsamlı anma etkinlikleri düzenlendi. 90.000 Camimizde saat: 00.13'te yine dirilişi haykıran ulu selalar verildi. Beraberce eşlik ettik.
Birlik ve beraberlik içinde esenlikler dilerim.