NİYAZİ UYAR

Tarih: 10.02.2025 10:41

SEN GİT BEŞ TAŞ OYNA

Facebook Twitter Linked-in

Kendini sorgulamaktan, didiklemekten başka yaptığı bir şey yoktu. 
Yanlış yapmaktan korkmak… 
Doğrudan, aydınlıktan yana olan hiç korkar, ürker mi? 
Ürkmek, korkmak neyin nesi?
Aslında yaşamı boyunca, üçkâğıtçının, hırsız oğlu hırsızın, ihanetin, zevzekliğin karşısında olmuştu hep! Hiç çiğ yememişti ki karnı ağrısın! 
Olacak şey mi, kusursuz olmak, insan kusursuz olur mu, onun hata yapma hakkı yok mu? “Bir seferlikten bir olmaz,” diyen anlı şanlı siyasetçiler görmedik mi? Hata yapmaktan korktuğu için üretkenliğini yitiriyordu.

Demezler mi adama:
“Sen git beş taş oyna!”
Aziz Nesin usta, Türk aydınlarının yüzde on’una ihanet yapma hakkı tanımış ya. Ruhun şad olsun sevgili usta, bu oran artık çok yukarıya çıktı. Bugünleri görseydin kahrından ölürdün. İyi ki görmedin, belki içlerinden bazılarını kim bilir ne kadar çok sevmişsindir! Ne acı değil mi sevgili usta, artık eti yenmeyen kuş kalmadı! Hani derler ya “her kuşun eti yenmez.” Ah usta ah, insan eti yiyorlar artık, kör kuşun eti hak getire. İnsan eti yiyen yamyamların açlıktan köküne kıran girdi. Aksaray’daki mezatlıkta artık her şey ihaleye çıkarılıp haraç mezat satılıyor. Her santimi şehit kanları ile sulanan Anadolu toprağının ilikleri kurudu. Anayurt Anadolu utancından kızıla kesti… 
Hayatı boyunca boğazından haram lokma geçmedi. Çeyrek asrı geçen mesleğin-de, “kabesine” hep insanı oturtarak, haktan hukuktan yana oldu.
“Nice adamlar gördüm, üstlerinde esvap yok,
Nice esvaplar gördüm içlerinde adam yok!” 
Sözünü kendi kendine söyleyip dururdu. Aptal kutularında sabah akşam fetva verenleri görünce: 
“Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verilecek cevabım vardır, 
Lakin! 
Bir lafa bakarım, laf mı diye, 
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye…”
Döner bir de kendine bakardı, sonra dönüp bir kez daha bakardı. Yürüdüğü yollar, inandığı düşünceler, adını bile kendine söyleyemediği tek gamzelisi erenler şahı… 
Uçmak, alabildiğine, yıldızlar diyarına kanat açmak, yârin yanağından gayrı her şeyin dostlar sofrasında olduğu, yıldız yüklü güneşin ülkesine kanat açmak…
Sefere çıkmalı, kiminle, nasıl? Sefere çıkacak dostlardan yoksunsan… Bilmediği diyarların ateş yüklü bulutları ışığında kül edip yakmaz mı Yolu yolum, huyu huyum dediği dostlarından yoksun iken nasıl bir sefere? 
Var git köyüne! 
Sen al yanaklını bile yanına yoldaş edememişken, sen nasıl sefer edersin o güzel insanların diyarına?

Var git köyüne! 
De ona:
“Sen git beş taş oyna, istersen çelik çomak oyna. Eteklerinin ağırlığından kurtul da gel. Senin önüne set olup arabana taş koyuyorlar. Sen daha kendini aşamamışsın! Bari kalabalık etme, sayıya girip hak erenlerin yanlış hesap yapmasına neden olma!” 
De ona:
Hiç olur mu, tek gamzeli, karlı dağların güzeller şahının dostu? Sen eteklerinin yükünden bile kurtulamamışsın, sen kendini anlatamamışsın en yakını-na, en yakınındaki yoldaşlarına!

Oğlum Kerem, sen git başka diyarlarda kışla. Yüreklerini yüreklerine katanlara engel olma. Sen git başka diyarlarda kışla. Senin diyarın baharı gelmez, gelmeyecek de! Sen Hüseyin Amca’nın yüreğini taşımıyorsun, var git, işine bak! Senin elin yoğurdu mayalanmaz…

Sen git beş taş oyna... 
Sen git beş taş oyna… 
İstersen çelik çomak oyna…
                                                        Bornova 29.12.08
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —