Bu köşede memleketin günlük dedikodularını yazacak değilim. Memleketin politik dedikodularını yazacak hiç değilim. Memleket zaten dedikodu ve dedikodu çerçevesinde haftalık, günlük, saatlik ve hatta anlık değişen görüşler ve ilişkiler konusunda bayağı maharetli. Bu çarkın içerisinde olmayanımız neredeyse yok gibi. Bari bu köşede veya genel olarak gazete köşelerinde basit, sığ ve gelip geçici dedikodulara yer vermeyelim. En azından ben böyle düşünüyorum, diyeyim de, herkesin düşüncesine olan saygımı bu şekilde ifade etmiş olayım.
Ben bu gün biraz sosyal medya hesaplaşmışları ve etkileri üzerine konuşmak isterim. Siz de bu tür paylaşımlar ile karşılaşıyorsunuzdur sıklıkla. Sosyal medya alanı, çoğunlukla hesaplaşma, karalama ve rakibini veya düşmanını alt etme, yok etme, süründürme ve hiç yapamaz isek rakibi sindirme alanı olarak kullanılır oldu. Elbette iyi paylaşımlar, yararlı bilgiler ve Allah rızasını umut ederek farkındalık oluşturmaya çalışanlarımız var ve azımsanmayacak sayıda varız, varlar. Ama son yıllarda hesaplaşma temalı payla şımların artması ve paylaşanların artması düşündürücü.
Sosyal medya üzerinden üstü kapalı hesaplaşmaların bazen güldürücü sonuçları da oluyor. Bu paylaşımlarda ne demek istediğini bilmeyen, kötülemek istediğini yanlışlıkla öven paylaşımlar, insanı güldürmüyor değil. Üstüne; birbirini engelleyen düşmanların gizli gizli, engelledikleri kişileri takip etmeleri komik değil mi? Başkalarının hesapları üzerinden veya fake hesaplar üzerinden birbirlerini takip etmeleri ve bunu sizin hesap üzerinden bakmaya çalışmaları, bana hem komik hem de tuhaf geliyor. Hatta bazılarının birbirlerini takip ettiklerini bilmeleri bana daha da tuhaf geliyor, size nasıl gelir bilemem? Bari adam gibi açık açık takip edin de, yorulmayın derim ben.
Başka bir yerde tespit edilip edilmediğine rastlamadığım bir tespitte bulunayım: Son zamanlarda sosyal medya üzerinden çoğunlukla üstü kapalı iğneleyici, incitici ve hakaretamiz paylaşımlar oldukça fazla oranda arttı. İnsanımızı son süreçte fazlaca etkileyen ve özellikle ruh sağlığımızı yaralayan bir çok faktör (unsur) olmasına rağmen, sosyal medya ve TV'ler üzerinden maruz kaldığımız olumsuzluklar toplumumuzda onulmaz yaralar açmaktadır. Bu virüsler üzerimize üzerimize öyle püskürtülüyor ki, kaçışımız sanki yok gibi. Bu alandan tamamen çekilemeyeceğimize göre, her alanda olduğu gibi bu konuda da anti virüs üretmek zorundayız. Ekonomik sıkıntıların toplumumuzu iyice gerdiği, birçok etkenin birbirini tetiklemesiyle davul gerginliğine ulaştığımız bu zaman diliminde, biraz daha dikkatli olmamız gerekmez mi? Bu haset, kin ve nefret dolu paylaşımların, yaralarımızın üstüne tuz, biber olduğu bir gerçek değil mi? Bu gerginliklerin sosyal ilişkilerdeki arkadaş, dost ve buna yakın ilişkiler ile beraber aile içi ilişkilere de olumsuz yansıdığı yadsınamaz bir gerçek değil mi? Zaten günlük telaşın fizik olarak bize vermiş olduğu zararın yanına, biraz dinlenebilmek için izlediğimiz sosyal medya ve tv'lerdeki hesaplaşmalar eklenir ise halimiz nice olur!
Hocam çaresi ne? Önce çareden maksatı, zor da olsa mutlak yapılması gereken olarak tespit etmek zorundayız. Aklıma biraz sert de olsa bir çözüm geliyor, böyle konularda: İsmet ÖZEL'den mülhem (ilham alarak); var olan, hali hazırdaki mücessem (şekillenmiş) düzeni toptan değiştirmek. Tüm teknolojik, sosyolojik, psikolojik, ekonomik vs. her şeyi yıkıp baştan, yeniden inşa etmek gerekir. Tabii abarttım. Ama Allah aşkına, düzeni yamaya yamaya yamalı bohça haline gelmedi mi? Yamadıkça deliklerimiz artmıyor mu? Hem yamamak ekonomik maliyeti ve vakit maliyeti fazla olan bir çözüm değil mi?
Yaşayan insanları ortadan kaldırmak, insanoğlunu toptan imha etmek mümkün olamayacağına göre, düzeni yeni nesille tekrar kurmaya çalışmak daha iyi olacaktır. Öncelikle 4-6 yaş grubundan başlayarak, en fazla 25 yaş grubuna kadar net, mantıklı, zararlarının çok acıklı sonuçlara yol açacağı noktasında, dikkat çekici bilgiler ile donatılmış bir eğitim verilmelidir. Zorunlu bir eğitim olmalı ve alternatifleri gösterilmelidir. Anne ve babaların sıkı tedbirler almaları zorunlu olmalıdır. Sosyal medya ahlakı ve kültürü eğitiminin sonunda hala gereken yapılmıyorsa cezası olmalıdır. 25 yaşından büyüklere de sosyal medya hesaplaşmalarından kaynaklı mağduriyetler için cezası ağır sonuçlar getirilmelidir. Devlet imkanlarından faydalanmamak ve suça karşılık meblağı büyük para cezaları verilmesi de bu minvalde, mutlaka olmalıdır. Siz daha da sert ya da daha da soft cezalar üretebilirsiniz. Ama cezasız kalan her suç daha şiddetlisini üretiyor bana göre. “Gemi su alır ise hep beraber batarız!”ı söylemeye gerek var, her seferinde ve söyledim işte.
Eğitimcilere yönelik şiddet konusunu yazmayacağımı zannetmeyin! Benim facedeki profil resmimde uzun yıllardır ne var : " Eğitimciye şiddete dur de!" Bir daha ki yazımda eğitimcilerin can güvenliğine ve mal güvenliğine dair, kanayan yaramıza değineceğim. Hem ben size hep söylemiyor muyum: günlük olaylar biraz soğumadan, o konu hakkında hemen yazmayı tercih etmiyorum diye. Anladınız siz onu!
Allah nasip ederse görüşürüz yine.
Hadi işimiz gücümüz kolay gelsin!