Mustafa KAYA


SÖZÜM HEM MECLİSTEN İÇERİ, HEM MECLİSTEN DIŞARI


               Okumak hepimize zor geliyor. Sınav sistemlerini artık okumaya dayalı, okuduğunu anlamaya dayalı hale getirdiler, mantıklı olarak. Çocukluğumuzda okumak deyince kitap okumak, gazete ve dergi okumak anlaşılırdı. Şimdilerde sosyal medyadaki yazıları okumak "okumak" oldu. Ha bir de "okumak", akademik olarak örgün eğitimde ilk, orta ve yükseköğrenimde ilerlemek olarak da anlaşılırdı. Şimdi siyaseti okumak, ekonomik okumalarda bulunmak, tabiatı okumak gibi birçok alan "okumak" tabiri için kullanılır oldu.

 

               Demirci ilçemiz "Ya okuyacaksın, ya dokuyacaksın!" ikili tercihi ile çocuklarını geleceğe hazırlarken, ilçemizin ova tarafında Salihli, Akhisar gibi şehirlerde, " ne gerek var okumaya, bir dönüm bağın getirisi, 3 memur maaşına eşit! " diyen aileler ile tarımı çocuklarına gelecek olarak sunmaktalar.100 yıl öncesinde Demircimiz bugünden daha zengin, bugünden daha müreffeh bir şehir imiş. Çünkü biliyoruz ki Demirci zanaat kârların Şehri idi. Hatta nüfus olarak Manisa'nın birçok şehrinden daha fazla insan barındırıyordu. Fabrikalaşma ile birlikte halı dokuma işi ilçemize çok şey kazandırdı ise de eskisi gibi işçi barındırmada, istihdamda çok elverişli pozisyonda değil şu sıralar. Bundan dolayı artık çocuklarımıza "Ya okuyacaksın ya da Manisa veya İzmir'e fabrikalara çalışmaya gideceksin!" diyoruz. Belki 5-10 yıl sonra bu cümleyi kurabileceğimiz çocuk da kalmayacak. Abartı zannetmeyin! Doğum oranının düşmesinin yanında genç nüfusun göçü de bu olumsuz tabloya katkıda bulunuyor ne yazık ki!

               Türk'ün aklı son anlarda çalışır. İşlerimizi iyice sıkışık zamana gelince halletmeye çalışırız. Her olayda bunu yaşarız. Almanın İngilizin veya bize göre üst ligdeki ülkelerin planları, programları ve sistemleri vardır. Devletlerinin sistemleri olduğu kadar yaşayan insanlarının da yaşantıları disiplinli ve düzenlidir. Biz ise son ana kadar bekleriz ve faturasını çoğunlukla kötü şekilde öderiz. Televizyonlarda haberlerde sınav günleri geç gelenleri görmüyor musunuz? İşin tuhaf tarafı bir dakika ile iki dakika ile geç gelenleri gösteriyorlar bizlere…  daha geç gelen birçok öğrenci oluyor aslında. Nereden biliyoruz? Sınav salonlarında yıllarca görev yaptık da oradan biliyoruz.

 

               Liselere geçiş sınavı gibi üniversite sınavı gibi birçok sınava geç gelenlere acımak yerine kendi çocuğumuz geç kaldığında devlete millete hayıflanmak yerine, sorumluluğumuzu yerine getirememenin üzüntüsünü ve pişmanlığını yaşamamız gerekmiyor mu? Peki, daha geriye götürdü ğümüzde; sınava hazırlık yapacak plânımızı, programımızı yıllarca öncesinden yapsak kendimizi ya da çocuğumuzu sınava hazırlasak daha uygun olmaz mı? Hadi kendimiz için, çocukluğumuzda, gençliğimizde elimizi tutan olmadı diye bahaneler üretebiliyoruz (istisnalar sözümün dışındadır.). Biz çocuklarımızın neden elinden tutamıyoruz? Daha ana sınıfından itibaren çocuğun okulunu, çocuğun öğretmenini ayarlamak için bin takla atarken üşenmiyoruz da, bir zaman sonra, kendimizden hiçbir fedakârlık yapmamak için; neden her şeyi okullara ve öğretmenlere havale ediyoruz?

 

               Geçen gün Veli'nin birisi ile yolda ayaküstü sohbet ettik. Hiç unutmadım sene başında da  yine yolda ayaküstü sohbet etmiştik ve o zaman çocuğunun 8. sınıf olduğunu sene sonunda sınava gireceğini ve iyi bir fen lisesi kazanması gerektiğini söylemişti. Bir müddet çocuğu izledim. Tüm çocuklarımızla beraber tavsiyelerde bulundum. Ancak çocuk pek de iç açıcı gelişme sağlamadı. Geçen günkü sohbetimizde, sanki her şey yeniden başlıyormuş gibi sınava 3 ay kala "Ne yapacağız bu çocuğu? Okutmak zorundayız, demesin mi"  Ne desem beğenirsiniz:  “abi sıkı çalışsın, zararın neresinden dönerseniz o kadar kardır.”  Dedim. İyi demiş miyim?

Sonuç olarak, bugünün işini yarına bırakmayın atasözü gereğince, hepimiz çocuklarımızı yani geleceğimizi yetiştirmede gerek Akademik eğitimlerinde ve gerekse maddi manevi değerlerimizin eğitiminde planlı, programlı ve düzenli olmak zorundayız. Üniversite sınavına ve liselere geçiş sınavına çok az zaman kaldı. 

Sınava ramak kala sıkı tempo ile çocuklarımızın çalışmasını sağlamalı ve tatlı dille güler yüzle yanlarında yanı başlarında olmalıyız. Sözüm en başta bana …  Yani sözüm meclisten hem içeriği hem dışarı.

YAZARLAR