" Meselelerimiz " başlığı altında yazdığım yazıya, iki türlü tepki aldım. Genelde de öyle oluyor ya, olumlu tepki - olumsuz tepki. Burada buçuk sayılacak bir tepki vardı ki; yazıda gizemli kalmış cümlelerin açılımı isteniyor. Biz işin özünü kaybetmemeye çalışalım öncelikle.
Olumlu tepki anlattıklarımın doğru olduğunu teyit eder nitelikte oldu. Üstüne bir katkı sunduklarını söyler isem yalan söylemiş olurum. Ama ben müsaadenizle biraz daha katkı sunmak isterim geçenki yazıma. Evet biz Suriyelileri ülkemize kabul etmekle, yangın yerine dönen Suriye' den, yangından insan çıkarır gibi çıkardık insanları. İnsanlık gereği yapmamız gereken şeyi yaptık aslında. Müslümanlık gereği yapmamız gereken şeyi yaptık aslında. Komşuluk gereği yapmamız gereken şeyi yaptık aslında. Bununla beraber kapitalist zihinlere açıklama olsun diye söyleyeyim: Stratejik akıl gereği yapmamız ge-reken şeyi yaptık aslında. Pragmatik oldu bu son söylediğim ama ülkemizde bu tip insan sayısı az olmadığı gibi, bu felsefeden etkilenen kitleler olduğu son seçimlerde ayan beyan ortaya çıktı.
Olayın stratejik faydasını anlamışsınızdır ama ben bir defa daha açıklayayım. Hiç bir savaş bitmemişlik yapmaz. Ülkeden gönderilip başka yerlere sığınan Suriyelilerin çoğunluğu bizim ülke-mize geldi. Bizim misafirperverliğimiz sayesinde gönülleri bizimle doldu. Dilleri, örfleri bizimkilerden etkilendi. Savaş bitti ve dönüş gerçekleşti. Şimdi Türk coğrafyasındaki milyonlara dil ve gönül olarak Suriyeli milyonlar eklendi. Sınırımız İsrail’e dayandı. Bunu şimdi söylesem bedavacı derler, ama inanın 2016 yılında ülkemden uzak diyarlarda karşımdaki ırkçı söyleme karşı da söyledim aynı şeyleri. Hem de kuzey Irak'taki 1980 - 1995 arasındaki Saddam zulmünden kaçan Kürtlere kucak açmamızı örnek göstererek yaptım bunu. Bu gün Siyonist İsrail'in tüm uğraşılarına rağmen Kuzey Irak'ta istediğini yapamaması da o günkü yardım-severliğimizin bir hediyesidir bizlere.
Çamurda patinaj eden araba gibi, üstüne hiçbir şey ekleyemeyen sanal dünya fenomenleri de yok değil aramızda. İnanın önceden de aynı düşünceye sahip olmalarına bu kadar kızmıyorum. Bazı olaylar insanda değişmelere sebep olmalı değil mi? Gözün görüyorsa, elin değiyorsa, tadını alabiliyorsan, kulağın duyuyorsa ve dokunabiliyorsan bile mi inadındasın, yanlıştaki ısrarındasın be arkadaş!
Olaya Müslüman gözüyle bakmayın, Osmanlı ve diğer İslam medeniyetlerindeki durumlar ile kıyaslamayın diyenlere bir çift sözüm var: size, hayranı olduğunuz Batı medeniyeti ne göze bakıyor? Bir de doğu medeniyetinin, özellikle İslam coğrafyasının ne gözle baktığını öğrenin! Bakmak kadar, bakılmak, İstemek kadar istenilmek de önemli değil midir? Yüzyıldır karşılıksız Batı hayranlığından ve zihinlerimize enjekte edilmiş doğu düşmanlığından bıkmadınız mı?
Geçenki yazımdaki magazinsel boyuta gelince; meraklılarına özellikle belirteyim: uzak coğrafya diye, uçakla 3 - 3,5 saat süren yurt dışında bir yerden bahsettim aslında. Kişilerin kendi istekleri olmadığı sürece isimlerini söyleme lüksüm yok. Ama "hala aynı görüşte olduklarını beyan ederler mi, aynı görüşte olduklarını beyan ediyorlar mı? " inanın en az sizin kadar ben de merak ediyorum. Herhangi bir tepki almadığıma göre ya okumamışlardır yada önemsememişlerdir.
Suriyelilere (kardeşlerimize) bu zamana kadar harcadığımız paranın benim gözümde hiçbir ehemmiyeti yok. Şu an bir yardım kuruluşunun Demirci temsilcisi olarak, temsil ettiğim kuruluşun dünyanın dört bir yanında Doğu Türkistan öncelikli olarak Müslüman coğrafyaya yardım etmesinden büyük gurur ve büyük onur duyuyorum. Haiti depreminde insanların ölümüne ve garip halkına en az, bir Hristiyandan daha fazla üzüldüm. Hem de Hristiyan milletlerin kapitalist anlayışlarını göz ardı ederek… Biliyorsunuz ki Haiti halkı, Hristiyan olan bir devlet. İnsanlığımız bunu gerektirmiyor mu?
" Zulmü Alkışlayamam, zalimi asla sevemem!
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem” düsturunda bir insanım. Mazlumu sevmek, mazluma yardım etmek düşüncesi yatar bizim gönlümüzde. Bu, insanlığın bir gereğiydi. İnsan olmak, insanca yaşamayı ve insana, insanca yaşatmayı istemekle mümkün olur.
Devam ederiz Büyük ihtimal… Daha Sednaya hapishanesine ve 61 yıllık Baas rejiminin geçmişine giremedik. Ama şunu da not edeyim: kimseyi ikna etmek gibi bir niyetim yok. Konuşuyoruz şunun şurasında.
İşiniz gücünüz rast gitsin. Allah'a emanet olun!