Harun DOĞRUYOL


TEHLİKELİ SULAR

"... Dünyada çok değişik ekosistemler vardır ve bu sistemler hayatın sürmesi için gereklidir. Misal, kutupları ele alalım. Kutup buzları birer tarladır aslında. Besin zincirinin en küçük parçası olan organizmalar bu buz parçalarının altına tutunarak büyürler. Eğer bu organizmalar tutunacak yer bulamaz ise denizdeki canlıların besin kaynakları ortadan kaybolacaktır..."


                Dünyadaki oksijenin %70-80’i denizlerden gelir. Denizlerdeki tek hücreli canlılar besin üretirken atık madde olarak oksijen üretirler. Denizlerin ölümü bir anlamda hayatın ölümü demektir. Dünyanın ilk zamanlarında oksijen miktarı günümüzle karşılaştırılamayacak kadar azdı, yine de yeryüzünde canlılar yaşıyordu. Oksijen yaygın hale gelince bu canlıların büyük bir kısmı uyum sağlayamadığı için öldü. Oksijen seviyesinin %40’lara çıktığı dönemler de olmuştur. O günlerden kalan fosillere baktığımızda bir yengecin boyunun bir araba büyüklüğüne, bir böceğin boyunun 1 metreye kadar ulaşabildiğini görürüz. Oksijen seviyesi %29’a inince bugünkü bildiğimiz hayat oluştu. Bu hassas denge günümüzde de devam ediyor.

                Dünyada çok değişik ekosistemler vardır ve bu sistemler hayatın sürmesi için gereklidir. Misal, kutupları ele alalım. Kutup buzları birer tarladır aslında. Besin zincirinin en küçük parçası olan organizmalar bu buz parçalarının altına tutunarak büyürler. Eğer bu organizmalar tutunacak yer bulamaz ise denizdeki canlıların besin kaynakları ortadan kaybolacaktır. Bu yoksunluk silsile halinde insanoğlunu da vuracaktır. Buzların eko sisteme (keşfedebildiğimiz kadar) bir diğer faydası da şudur: Malûm, içinde tuz olan su donmaz. Buz kütleleri, tuzu denizin dibine doğru iter. Deniz tabanına doğru itilen tuz, tüm dünyayı dolaşarak gezegeni bir ısıtıcı gibi alttan ısıtır. Eğer buz kütleleri oluşmaz ise (biz görür müyüz bilmiyorum) dünya hızla donacaktır.

                Doğa, kırılgan dengeler üzerinde durur. Bu dengeyi bozmamak için elimizden geleni yapmamız gerek. Bazı insanlar, elindeki naylon poşeti rastgele doğaya atıyor. Bu poşet derelerden denizlere oradan da okyanuslara ulaşır ve varlığından bile haberdar olmadığımız bir canlıya zarar verir. Bir düşünün, 80 milyon kişi elindeki poşeti rastgele atmaktan vazgeçse doğaya ne kadar büyük bir iyilik olur. Doğaya çözülmeyen bir nesneyi atmak saçmalıktır. Doğa gerçek evimizdir. Evimizi kirletmeyi bırakmamız gerek. 

                Kümeçınar tesisleri ile Çaygören barajı arasında bir noktada ağaçlarda naylon su şişelerinin asılı olduğunu görürsünüz. Sanırım bir çoban insanların doğaya ne kadar zarar verdiğini göstermek için yapmış bunu. Atalarımız toprağı ‘ana’ olarak gördüğü için yere tükürmeye çekinirmiş. Oradan buraya gelmemiz üzüntü verici.

YAZARLAR