Mustafa KAYA


TV VE KÖTÜLÜK


İnsanlar, toplumumuzdaki insanlar diye kısıtlıyayım, son yüzyılda oldukça kötüleşti. Bu konuda iyiyi kötüyü tarihi kayıtlardan daha rahat ayırt edebiliyorsunuz. Milattan önce 4000’lere kadar giden kayıtlardan ve çeşitli kaynaklardan, şimdiler ile o zamanlar arasındaki her şeyi kıyaslayarak öğrenebiliyoruz. Yine bu kaynaklara bakarak zaman zaman kötülükler ve kötülüklerin hâkim olduğu zaman dilimleri tarihe not olarak düşülmüş. Ama şu zamanlara kadar kötülük hem ayan beyan hem de dünya çapında yaygın olarak gelmemiş. Dini kaynaklar, özellikle şunu söyler: kötülük bir bölgede zirveye ulaştı ise o bölgeyi Allah yerle bir eder. Dolayısıyla kötülük, benim gördüğüm kadarı ile şu anki kadar genel ve dünya çapında hal almamış.

Tarihi kaynaklar dinlerin kötülüğü engellemek için geldiğini ve o dine inananların- dinlerinin gereği olarak- kötülükleri düzeltmeye çalıştığını da iddia eder. Biz Müslümanlar da zaten bu anlayışla yüzyıllardır, Hz. Peygamberin "kim bir kötülük görürse önce eli ile kötülüğü düzeltsin, gücü yetmiyorsa dili ile kötülüğü önlemeye çalışsın, buna da gücü yetmiyor ise kalbi ile buğzetsin! (Bela okusun!)" Fetihler gerçekleştirmiş, tebliğ (dinimizi müslüman olmayanlara anlatma görevi) etmiş ve en sonunda çaresizliğimizi Allah'a şikâyet ederek bildirmişiz.

Yukarıda kötülüğün yayılması tespiti ve yayılmaması için yapılacaklardan bir tutam sunduk. Tespitimiz üzere, bu çağda, kötülüğün en çok olduğu ve en çok şekilde yayıldığı gerçeğine göre, kötülüğün yayılmasındaki büyük faktörlerden de bahsetmek lazım. Aslında "Gölge etme ihsan istemem!" Dediği gibi filozofun, kötülüğü yaymasak bile kötülük kendi içinde yok olacak belki de.

Ben alıntı bir anekdot ile Türkiye'nin son 30 - 40 yılına etki eden, toplumun kültürü, dini ve ahlaki ile hiç bağdaşmayan televizyon kültürünün etkili olduğunu örnekleri ile aktaracağım. Başlık sadece dizilerin verdiği mesajlar olarak geçse de, siz onu tüm televizyon ekranında olanlar olarak algılayın lütfen. Hem de siz bu örnekleri sosyal medya dedikleri aslında hiç de sosyal olmayan medyaya uyarlayın. Gerisi size kalmış. Katıldıklarımızın, katılmadıklarımızdan fazla -hatta hepsine katılmış- olmasını beklerim.

Hadi buyurun:

DİZİLERİN VERDİĞİ MESAJLAR

* İstemediğin biriyle evlendiysen ona ihanet edebilir, başkasıyla aşk yaşayabilir-sin.
• Kötü bir olaydan sonra içki içip etrafı dağıtmalısın.
• Sevdiğin kişi başkasıyla evlendiyse onların yuvasını bozmalısın.
• Kötüler daima güçlüdür, iyiler ezilmeye mahkûmdur.
• Her dizide yeni elbiseler, ayakkabılar olmalı, alışveriş için hep lüks yerler tercih edilmelidir.
• Evde ilgi görmeyen adam dışarıda karısını aldatmalı ve bütün suç kadına yüklenmeli, adamın yaptığı da masum gösterilmelidir. -_-
• Gençlerin mutlaka sevgilisi olmalı, lise ve orta okul seviyesinde olsa bile çıktığı biri olmalıdır. メ
• Birbirlerinin kuyusunu kazan insanlar, hep maskeler ile dolaşmalı ve suç daima bir iki kişinin üzerine yıkılmalı
• Kavga eden, şiddet uygulayan, hırsızlık ve gasp yapan baş rol oyuncuları güler yüzlü, yakışıklı olmalı ve hep haklı nedenlerle yapmalı.
• Anneler hep despot olmalı, babalar ise daima sert ve anlayışsız olmalı. Çocuklar her zaman haklı olmalı.
• Kaynanalar hep kötü rol oynamalı, sürekli olarak damadının gelininin kuyu-sunu kazmalı
• Paranın nerden ve nasıl geldiği belli olmamalı, harcama yaparken hep cömert olunmalı. ("Malını israf eden sefihtir!" -Âmidî)
• İş yerleri hep rezidans olmalı, işçi ve esnaf rolleri olmamalı.
• Sıradan ortalama bir hayat yoktur. Ya diptesindir ya tepede. Bunun ortası yoktur.
• Gençler hep haklı olmalı, haklı çıkmalı başına buyruk hareket etmeli ve kız erkek meseleleri dışında başka da dertleri olmamalı.
• Hep lüks özendirilmeli, herkesin hayali maneviyat değil maddiyat olmalı.. yalılar, villalar amaç olmalı insanlar olağanüstü bir lüks yaşama yönlendirilmeli..

Hep kapitalizm hep kapitalizm..!

• Ülkede her şey yolunda gidiyor gibi..!!
verilen mesaj ve anlatılacak bir şey de yok.
Tüm bu duygular ile işiniz, gücünüz rast gitsin dileklerimi sunarım.

Sağlıkla kalın!

YAZARLAR