Doç. Dr. Rasih ERKUL

Tarih: 18.12.2024 09:56

VAKTİ GELMEDİ Mİ?

Facebook Twitter Linked-in

 Sosyal medya artık hayatımızdan bir parça. Paylaşımlar, paylaşımlar… Kimi öyle, kimi böyle. Lakin bazıları etkileyici, çarpıcı ve de belirleyici…

Bir takım kolaylıklarıyla sanal dünya, duygularımızı da ortaya sermemize yardımcı oluşuyla olumsuz yanlarını unutturur gibi.

*  *  *

Facebook’ta iki paylaşım, benim gibi sizin de ilginizi çekmiş olmalı. Birinde hemşehrimiz Ahmet Şerif İzgören, bir eski Demirci fotoğrafı altında memleketine yaptığı yatırım dolayısıyla düşünceleri dillendirdi. Geçmişin temiz ülkesini yaşatan Demirci, orada bir kasaba olarak sanki “İsviçre” idi.

Paylaşım, paylaşım… Ve tâ yürekten yorumlar…

Son paylaşımda da yine bir eski Demirci fotoğrafı görüldü. Yine özlem dolu yorumlar.

İki fotoğraf da, bir zamanların Demirci’sini yansıtıyordu.

*  *  *

Bir Türk şehrinden söz edip de, Evliya Çelebi’yi, hatırlamamak mümkün mü? Atalarımızdan iki kişi, vatan haritasını, özellikle benimsemişlerdir. Mimar Sinan, bunlardan birincisidir. Osmanlı coğrafyasında, bu dehâdan payını almamış, pek az şehir vardır. İkinci isim ise, başlı başına bir vatan aynası olan Evliya Çelebi’dir. Demirci’nin de içinde yer aldığı bu ayna, bazen ufak ilâvelerle fakat daima esasın büyük çizgilerine sadık kalarak bütün 17. yüzyıl Osmanlı coğrafyasını gözler önüne serer.

Mesafelerin günümüz kadar yakınlaşmadığı bir zaman insanı olarak Evliya Çelebi büyük, büyük, büyük dedesi Kara Mustafa Bey’in kabrini ziyaret için Demirci’ye geldiğinde önce en önemli “kent imgesi” olarak şimdi yok olan “Demirci Kalesi” dikkatini çekiyor; “Âhengirân Kal’ası”. 
Yapılardan kısaca söz ettikten sonra sosyal-kültürel unsur olarak minaresiyle Saruhanoğlu Camii (Yakup Çelebi Camii / Eski Cami)’nden ve diğer altı cami ile kırk iki mescitten söz eder. Folklorik ve sosyokültürel unsur olarak iki hamam ve iki tek-keye dikkat çeken Evliya Çelebi, medrese, han, mektep, çeşme, dükkân gibi anıt unsurlardan da söz eder. Bunlardan bazılarının sadece ismini bili-yoruz.

Evliya’nın ifadesiyle “her sokak başında birer can bağışlayan” çeşmelerden de, şimdilik sadece hızla kaybolan yerleri ve sokak isimleri kaldı.

Yine Evliya Çelebi, “Alaca kilimi meşhurdur” diyerek Demirci’nin imgelerinden birini hatırlatır.

Evliya Çelebi’nin tespitleri, günümüz şehir kimliğine ışık tutmuyor mu?

 *  *  *
Demirci gibi topografyası dere, tepeden oluşan memleketlerde zaman içinde arazi değişimlerinin olması normal. Bu durumda ya eskiyi yeniye uydurulur veya yerleşim için yeni araziler üretilir. Demirci’de daha çok, eskinin yeniye uydurulmaya çalışıldığı görülür.

Eskinin yeniye uydurulmasında haklı sebepleri olabilir. Ancak bu sırada, kayda değer kıy-metlerin yok olduğunu da o dönemleri yaşayanlar, meraklıları bilirler.

Hacı Hasan Camii yanındaki bir tek benzeriyle tarihi değere sahip hamamın yıkılması, 1930’lu yılların hatırası, Ziya Gökalp İlkokulu binasının yıkılması, iki ilçeden biri olarak açılan Demirci V. Astsubay Hazırlık Orta Okulu ve İlköğretmen Okulu’nun ilk binaları olan “taş bina”nın yıkılması iki ilçeden biri olarak açılan Demirci V. Astsubay Hazırlık Orta Okulu ve İlköğretmen Okulu’nun ilk binaları olan “taş bina”nın yıkılması, …

Bunlar, hemen akla gelenler, bildiklerimiz. Haklı sebepler sıralanabilir. Ancak konumuz hızla yok olan şehir kimliği…

*  *  *

İnsanların sahip olduğu özelliklerin onların kimliklerini, kişiliklerini oluşturması gibi şehirlerin de kendine ait özelliklerinden doğan kimliklerden ve kişiliklerden söz edilen bir çağ yaşanıyor.

Kimlik, kendine özgü olmadır; bir şeyin diğer şeylerle arasındaki fark edilebilir durumdur. Şehirlerin farklılıkları, doğal çevre şartlarından ve tarihsel gelişim süreci içinde kazanılmış olan sosyo-ekonomik ve kültürel çevre şartlarından kaynaklanır.

Bir şehrin kimlik unsurları, şehri fiziksel ve sosyal yönleri ile diğerlerinden ayırt eden özelliklerin tümüdür. Bu unsurlar, o şehir denilince akla ilk gelenler, o şehri o şehir yapan, temsil eden özelliklerdir. O şehir, onlarla anılır, anlatılır.

Şehir kimliğini, şehirdeki değişimler ve değişkenler olduğu kadar, sabit değişmezler de belirler. Şehir kimliği unsurları, yerel ve küresel özellikler taşıyabilirler.

Eski Demirci’nin evlatları ve torunları, daha çok Demirci dışında yaşıyorlar. Söz gelimi herhangi bir Demirci buluşmasında özellikle atadan, babadan ne görebilirler?

Bu güne göre düşündüğümüzde, memleketin dört bir yanından, çok farklı yörelerden okumak için Demirci’ye gelen öğrencilere, misafirlerimize kazanç ve geçim kaynaklarımız, insanî özelliklerimiz ötesinde Demirci’yi tanıtma adına ne gösteriliyor, ne sergileniyor? Şimdilik çıtır badem, erik, kiraz, hünnap…

*  *  *
Anlatmağa çalıştığımız sebeplerle Demirci’nin eski fotoğraflarını, bizim gibi, o zamanlardan insanları heyecanlandırırken yeni nesillerin de bunlardan haberdar olması yönüyle çok önemli görüyoruz. Hele hâlâ mevcut ve sahiplenilirken…

Önceki yıllarda büyüklerimizin kurdukları dernekler yoluyla yaptıkları hizmetler, yatırımlar günümüzün değişik kuruluşları tarafından da devam ettirilmelidir.

Bir şehrin kamu kurumları, sivil kurumları, meslek örgütleri gibi önemli aktörlerini bir araya getiren bir platform olarak “Kent Konseyi” ve bundan önceki yazımızda önemini vurgulamaya çalıştığımız “Kent Estetiği Komisyonu” iş birliği hemen akla gelendir.

Böylece bu kuruluşlar, amaçlarından sadece birini, bizce en önemlisini gerçekleştirmiş olacaklardır.

Bu belirlemeden hareketle yazımızın ilham kaynağı eski Demirci fotoğrafları için, bir müze oluşturulmalıdır. İsmi neden “Zaman Zaman İçinde Demirci” olmasın! Üzerinde bazı düşüncelerin olduğunu öğrendiğimiz Ticaret ve Sanayi Odası’nın mülkiyetindeki eski PTT binası bu konu için düşünülemez mi?

Öğretmenlik Meslek Kanunu çerçevesindeki gelişmeler, bize göre, geleceğe dönük olmak üzere sözünü ettiğimiz benzer çalışmaları gerekli kılmaktadır.

Rahat ulaşılabilir sakin şehir olmaya doğru ve “eğitim kenti” iddiası için, beklentiler karşılık bulmak zorundadır.  
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —