Harun DOĞRUYOL


YAKINMAK

"...Yakınmayı bırakmak, içinde bulunduğumuz durumu kavramaktan geçer. İnsanlardan bekletiniz olması sizi zayıflatır, ruha yara açar. Bir şeyler beklediğiniz insanın kapasitesi çok da fazla olmayabilir. Boşuna büyük hayallere kapılmamak gerek. Bunu anlar iseniz yakınmayı bırakırsınız..."


İnsan yakınan bir varlıktır diyor Agah Aydın Hoca. İlk duyduğunuzda ilginç geliyor kulağa. Hakikaten öyle mi? “Hava çok soğuk yaz gelse, hava çok sıcak kış gelse, okullar bir kapansa, okullar bir açılsa” Bu sözleri çok duymuş ve belki de çok söylemişizdir. Birbirine zıt bu istekleri farklı zamanlarda ama aynı arzu ile söyleyebiliyoruz. Demek ki isteklerin önemi yok. Değişmeyen şey insanın sürekli yakınması.

En çok yakınlarımızdan yakınırız. Evlatlar, ana babadan, ana baba, evlatlarından, kardeşler birbirinden yakınır durur. Hayattaki başarısızlığımızın faturasını birine keseriz, maalesef bu faturayı en yakınımızdakine keseriz. Aile bizi var eden şey, mutluluğumuzun kaynağı, ama nedense yakınmaya en yakınımızdan başlıyoruz. Hele miras paylaşımında insanlar birbirlerini tanımaz oluyorlar.

Diğer canlılar öyle mi? Afrika savanasında doğduğuna şikâyet eden bir ceylan görmedim ben. Sadece, aslan boğazını parçalarken bir ses çıkarabiliyor. Soğuktan yakınan bir kutup ayısı gördünüz mü bugüne kadar? Kutup ayıları son kırk yılda %25 zayıfladılar. Çünkü yemekleri azaldı. Ama yakınmadılar ve uyum sağladılar.

Yakınmayı bırakmak, içinde bulunduğumuz durumu kavramaktan geçer. İnsanlardan bekletiniz olması sizi zayıflatır, ruha yara açar. Bir şeyler beklediğiniz insanın kapasitesi çok da fazla olmayabilir. Boşuna büyük hayallere kapılmamak gerek. Bunu anlar iseniz yakınmayı bırakırsınız.

İkincisi, kendini anlamaktır. Yeteneklerinin sınırını bilen yapabileceklerinin sınırını da bilir. Fakat insan gerçekçi olmayı başarabilir mi, bilmiyorum. İnsan uyum sağlayamayan bir canlıdır. Onun için şikâyet ediyor sürekli. Kabahati başka yerde aramak kadar rahatlatıcı bir şey yok.

YAZARLAR