Mehmet BOZKURT


ZAMANIN RUHU-2

“İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır. Erkeğin cesur, kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında, hem erkeği hem de kadını şereflendiren bir meziyet daha vardır. Gerektiğinde, hiç tereddüt etmeden canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler, bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, fakat asla mağlup edilemezler!” Napoleon Bonaparte*


Zamanın Ruhu devam ediyor…

Bizans İmparatoru 4. Romen Diyojen’in ordusu,  Sivas’ta savaş hazırlıklarını tamamlamak üzereydi. Artık, savaşın hangi stratejiye göre gerçekleşeceği tartışılıyordu. Diyojen’in önüne iki alternatifli bir plan koyuldu. Birinci plana göre, Roma ordusunun başına en tecrübeli komutanlardan General Nikefor Bryennes ve General Magistors Tarkhal getirilmeliydi. General Magistors Tarkhal Türk asıllıydı. Bu general,  barışta ve savaşta benimsenen politikalara en fazla desteği veriyor; politik, ekonomik, psikolojik ve askeri güçleri bir arada kullanmasını da iyi biliyordu.  Bu iki General, Türklere karşı tedbirli ve ihtiyatlı hareket ederek Erzurum’a ilerlemeli, burada konuşlandıktan sonra da Türkleri kışkırtıp üzerlerine çekmeli ve savaş, Roma toprakları içerisinde gerçekleştirilmeliydi. Böylece Roma ordusu, bir bakıma savunma savaşı yapmış olacaktı.

Ordu yönetimindeki bazı generaller bu seçeneğe korkaklık olarak bakıyor ve bu görüşe karşı çıkıyorlardı…

Onların görüşü; vakit geçirilmeden hızlıca hareket etmek, askerin yönünü İran’a doğru çevirmekti. Savaş, Selçuklu topraklarında yapılmalı ve hızlı sonuç alınmalıydı. Diyojen de bu görüşü paylaşıyordu.

Ordusu güçlüydü ve hızlı sonuç alınması gerekiyordu. Haliyle tercihini ikinci görüşten yana kullandı.

Artık izleyeceği strateji, istila ağırlıklı olacaktı…

Bu Diyojen’in dördüncü seferiydi.

Yaptığı plana göre, İran içlerine kadar ilerleyip Selçuklu başkentini işgal edecekti.

Böylece Türk sorunu da kökünden hallolacaktı.

Romen Diyojen, güçlü ordusuna güveniyordu ve öz güveni yüksekti.  Hiçbir direniş ve tehditle karşılaşmadan ilerlemeye başladı.  Bu seferin amacı Türk tehdidinden kurtulmaktı. Öz güveni o kadar yükselmiş ve tavan yapmıştı ki, hedef büyüttü. Artık hedefinde sadece Türkler yoktu. Doğudaki tüm İslam ülkeleri hedefindeydi.  Bu savaşı kazanacağından emindi. Hatta savaştan önce; Horasan, Rey, Acem, Arap ve Suriye şehirlerinin idarelerini komutanlarına paylaştırıyor, daha da ileri giderek kendilerine taahhüt bile veriyordu.

Roma ordusunun harekete geçtiğini öğrenen Selçuklu Sultanı Alparslan, Mısır seferini iptal etti.

Artık hedefinde Suriye vardı. Ordusuyla birlikte Suriye’ye doğru yola çıktı.

Ancak büyük bir eksiklik vardı. Ne yazık ki, seferle ilgili hazırlıklarını tamamlayamamıştı!

Artık çok geçti. Yeterli hazırlığı yapacak zamanı da yoktu. Roma ordusu yola çıkmış üzerine doğru gelmekteydi…

Hemen casuslarını devreye sokmalıydı…

Öyle de yaptı.

Casuslar hemen harekete geçerek, etrafa Selçuklu ordusunun Rey şehrinde konuşlandığı haberini yaydı.

Bu haber yayılırken, kendisi Muş’a doğru ilerlemekteydi…

Malazgirt ovasının doğusunda bulunan yeri uygun gördü ve ordugâhını orada kurdu.

 Savaş hazırlıklarına başladı…

Roma ordusu ise, casusların yaydığı haberlere inandı. Bu haberlere göre Selçuklu ordusuyla Rey şehrinde karşılaşacağını düşünüyor ve tüm hesaplarını ona göre yapıyordu…

Artık, Roma ordusunun istikameti kesindi ve Rey şehriydi…

Türk komutan Sultan Alparslan töresi gereği, bir heyet hazırladı.

Bu heyeti, komutanlarından Sav Tigin ile birlikte Romen Diyojen’e elçi olarak gönderdi.

Heyet, Roma ordusunun işine gelmeyecek bir barış teklifinde bulunacaktı!

Bu teklif, aslında bir barış amaçlamıyordu…

Amaç; zaman kazanmak, iletişim kurmak ve düşmanın tavrını ölçmekti.

Romen Diyojen teklifi öğrendiğinde, Sultan Alparslan’ın beklediği şekilde tepki gösterdi.

Selçuklu elçilerini hafife alarak onlara:

“ Barış görüşmelerini Rey şehrinde yapacağım. Ordumu da İsfahan’da kışlatıp, Hemedan’da sulayacağım.” dedi.

Selçuklu elçilerinin verdiği cevap ise Roma İmparatoru için sürprizlere gebeydi:

“Atlarınızın Hemedan’da kışlayacağından biz de eminiz. Fakat siz nerede kışlarsınız onu bilemiyoruz!” diyerek oradan ayrıldılar.

Taraflar, karşılıklı tehditlerle birbirlerini ölçmüşlerdi.

Malazgirt Meydan Savaşı’nın gerçekleşeceği kesinleşmiş,  savaş stratejileri netleşmişti.

Sultan Alparslan, İslam’ın sancaktarlığını üstlenmiş ve tüm hazırlıklarını tamamlamıştı.

Cuma günü tüm camilerde okunan hutbelerde, ordunun zaferi için dualar okundu…

Artık beklenen, iki büyük ordunun Malazgirt’te karşılaşmasıydı…

Zamanın Ruhu devam edecek…

Kalın sağlıcakla…


*Napoleon Bonaparte: 15 Ağustos 1769 – 05 Mayıs 1821 tarihleri arasında yaşayan Fransız asker, devlet adamı ve  Fransa İmparatoru.


NOT: Yazılarımı aynı zamanda aşağıya bağlantı adresini bırakacağım kişisel blogumda da görüntüleyebilirsiniz:

https://kuzyakabilisimtarihkultur.com/

YAZARLAR