Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi, size de dokunur. Allah’tan başka hiçbir dostunuz yok iken, sonra O’ndan da yardım görmezsiniz.” 1 Görülüyor ki Rabbimiz, değil zulüm ve haksızlık yapmayı, böyle yapanlara en küçük bir meyil göstermeyi dahi yasaklamakta, şiddetle sakındırmaktadır. En küçük bir meyil dahi yasaklanırsa, bizzat zulmetmek, zalimlere katılmak ise daha tehlikeli demektir. Onlara taraftar olmak, dalkavukluk etmek veya âlet olmak büyük vebal getirir. Çünkü “küfre rıza küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür.”
Zulmün korkunç neticelerine baktığımızda bu dehşetli ikazın ne kadar yerinde olduğunu görürüz. Genellikle zulmü yapanlar azınlıktadır. Ama zulümlerini yapabilmek için güce, kuvvete, cesarete ihtiyaçları vardır. Bir cemiyette kendilerine taraftar olanları, meyil gösterenleri buldukları sürece bu cesareti hissedecek, hiçbir engelle karşılaşmaksızın zulme girmeyi göze alabilecektir. Kişi böylece vazifesi zulme karşı çıkmak, elinden geldiğince engel olmak iken ona taraftar olmak veya meyil göstermekle birçok hukukun da çiğnenmesine sebep olabilmektedir. Bunun manevî mes’uliyeti büyüktür. İnsan kendi hakkından feragat ede- bilir, fakat cemiyetin hukukundan fedakârlık etmeye hakkı yoktur.
Tarihin çeşitli devirlerinde bu gerçeğe dikkat edilmediği içindir ki, zalimler at oynatmış, bir dayanak noktası bulamayan nice masum da ezilmekten kendini kurtaramamıştır.
Bu korkunç hastalık çağımızda da yaygınlaşma imkânı bulmuş, zulme fetva bile çıkartılmıştır. Şöyle ki safderun ve kolayca aldanabilen bir kısım Müslümanlar, dehşetli canilere cömertçe affetme, “merhamet-i İlâhiden fazla merhamet gösterme” yoluna girmişlerdir. Bazı zalimleri bir iki iyiliği sebebiyle büyültmüş, binlerce kötülük, maddi ve manevi hukuka tecavüzlerini görmezlikten gelmiş, bir nevi taraftar olmuşlardır. Bu suretle azın da azı hükmünde ki bu zalimler safdil taraftarıyla ekseriyeti elde etmiş, böylece çoğunluğun hatası sebebiyle gelen umumi musibetlere davetiye çıkarılmış ve onların şiddetlenerek artmasına vesile olunmuştur. İnsanın topluma ait bir hakkı affetmeye ve o nazarla bakmaya hakkı yoktur. Aksi halde zulme ortak olmuş olur.
Hz. Ali ( r.a.), “Haksızlık ve zulüm karşısında eğilmeyiniz. Sadece hak ve hukukunu-zu kaybetmekle kalmaz, şeref ve haysiyetiniz- den de olursunuz” diyerek bu acı gerçeği nazarlarımıza vermektedir.
Bu felaketlere düşmemenin tek yolu, zulme taraftar olmama, meyil göstermeme, güç nispetinde karşı olmadır. O zaman baharımız kışa dönmeyecektir.
Ne mutlu zulme karşı olabilenlere!
Dipnotlar:
1- Hud Suresi, 113.