Büşra KARAGÖZ Serbest Muhasebeci / Mali Müşavir

Tarih: 27.10.2025 10:03

Enflasyon Karşısında Tasarruf ve Yatırım Stratejileri

Facebook Twitter Linked-in

Enflasyon, sadece fiyatların artması değil, aynı zamanda paranın satın alma gücünün azalması anlamına gelir. Bu da bireylerin ve işletmelerin finansal kararlarını doğrudan etkiler. Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde, tasarruf ve yatırım tercihleri yeniden şekillenir; çünkü her kararın reel getirisi değişir.

Ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde bireyler “nasıl tasarruf etmeliyim?” sorusuna yanıt ararken, işletmeler ise “likiditeyi nasıl korurum?” ve “sermayemi nasıl değerli tutarım?” sorularına odaklanır. Bu noktada, enflasyonun etkilerini anlamak ve finansal stratejileri buna göre planlamak büyük önem taşır.

Yüksek enflasyon ortamlarında birikim yapmak, yalnızca kenara para koymakla sınırlı değildir. Çünkü para, bekle- dikçe değer kaybeder. Bu nedenle günümüzde tasarrufun anlamı, birikimi değerini koruyacak alanlara yönlendirmekşeklinde değişmiştir.

Bireyler açısından bu, tüketim alışkanlıklarını gözden geçirmek, gereksiz harcamaları azaltmak ve gelir-gider dengesini sağlamakla başlar. İşletmeler içinse tasarruf, maliyet yönetimi, stok planlaması ve verimlilik artışıyla sağlanır.

1. Reel Varlıklara Dayalı Koruma Stratejileri

Enflasyon dönemlerinde “reel varlık” kavramı önem kazanır. Yani değeri sadece kâğıt üzerinde değil, fiziksel veya üretimsel bir karşılığı olan varlıklar ön plana çıkar.

Bu kapsamda:

Altın, gümüş ve kıymetli madenler geleneksel olarak güvenli liman kabul edilir.

Gayrimenkul, uzun vadede değerini koruma eğilimi gösterir.

Tarım, enerji ve üretim yatırımları, hem reel ekonomiyle bağlantılıdır hem de istihdama katkı sağlar.

Ortaklık ve katılım modelleri, üretime dayalı kazanç paylaşımıyla hem etik hem de sürdürülebilir bir finansal duruş sunar.

Bu araçlar, kısa vadede dalgalanmalar yaşasa da uzun vadede paranın zaman içindeki değerini koruma açısından önemlidir.

2. İşletmelerde Enflasyonla    Mücadele

İşletmeler için enflasyon, sadece maliyetlerin artması anlamına gelmez; aynı zamanda finansal planlamanın yeniden yapılması gerektiği anlamına gelir.

Bu dönemde öncelik, nakit akışını korumak, maliyetleri optimize etmek ve stok değerlerini doğru yönetmekolmalıdır.

Mali müşavirler açısından burada kritik görevler şunlardır:

Enflasyon muhasebesi kapsamında mali tabloların güncel değerlerle yansıtılması,

Maddi duran varlıkların yeniden değerlemesi yoluyla sermaye yapısının güçlendirilmesi,

Nakit yönetim politikalarının gözden geçirilmesi,

Maliyet kontrol sistemlerinin etkinleştirilmesi.

Bu adımlar, işletmenin sadece bugünkü değil, gelecekteki finansal sağlığını da korur.

3. Mevduat, Faiz ve Reel Getiri Dengesi

Faiz oranları genellikle enflasyona paralel olarak yükselir; ancak bu her zaman reel pozitif getiri anlamına gelmez.

Örneğin, faiz oranı %40 iken enflasyon %60 seviyesindeyse, elde edilen faiz kazancı nominal olarak artmış görünse de reel anlamda kayıptır.
Bu durumda bireylerin ve işletmelerin odaklanması gereken nokta, nominal faiz değil, reel faiz olmalıdır:

Reel Faiz = Nominal Faiz - Enflasyon Oranı

Ayrıca, vadeli mevduat faizleri ile tahvil - bono getirileri arasındaki fark, kısa ve uzun vadeli yatırım kararlarında belirleyici olur. İşletmeler için bu noktada nakit akış projeksiyonu ve vade uyumu ilkesi büyük önem taşır.

4. Alternatif Araçlar ve Enflasyon Endeksli Ürünler

Son yıllarda, enflasyona endeksli finansal ürünler (örneğin TÜFE’ye endeksli devlet tahvilleri) önem kazanmaktadır.

Bu ürünler, yatırımcılara enflasyon oranına paralel getiri sağlama amacı taşır. Ancak burada da vade uzunluğu, kupon ödeme dönemi ve vergilendirme şekli dikkate alınmalıdır.

İşletmeler açısından, enflasyon muhasebesi uygulamaları ve maddi duran varlıkların yeniden değerlemesi gibi araçlar, bilançonun enflasyonist ortamda gerçekçi görünmesini sağlar.

Sonuç

Enflasyon dönemlerinde “doğru yatırım aracı” herkese göre farklılık gösterir.
Önemli olan, risk-getiri dengesini koruyarak, paranın zaman içindeki değer kaybını minimize etmektir.

Tasarruf sahipleri için öncelik, likidite – getiri – risk üçgenini den-gede tutmak olmalıdır. İşletmeler içinse amaç, sermaye yapısını korumak, nakit akışını yönetmek ve finansal sürdürülebilirliği sağlamaktır.

Unutmayalım: Enflasyon karşısında kaybetmemek de bir kazançtır.

Mali Müşavir
Büşra KARAGÖZ
Saygılarımla / King regards
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —