İnsan fıtratının en kıymetli hasletlerinden biri merhamettir. Bu duygu, yalnızca acıma hissinden ibaret değildir; insana değer vermeyi, iyiliği çoğaltmayı ve hayatı anlamlandırmayı sağlayan yüce bir erdemdir. Ne var ki modern dünyanın telaşı, merhametin sesini kısıyor; insanlar daha kırılgan, daha öfkeli, daha tahammülsüz hâle geliyor. Oysa toplumları ayakta tutan, ilişkileri besleyen, huzuru inşa eden en güçlü değerlerden biri merhamettir.
Merhamet; yaralı gönüllere merhem olmayı, mahzun yüreklere dokunmayı, umutları beslemeyi gerektirir. Bu duygu sadece maddi sıkıntıları gidermek değil, kalpleri iyiliğe, akılları hikmete yönlendiren bir tutumdur. Bugün ise kırgınlıkların hızla büyüdüğü, küçük meselelerin bile büyük kavgalara dönüştüğü bir çağdayız. Aile bağları zedeleniyor, toplumsal ilişkiler yıpranıyor, şiddet sıradanlaşıyor. Tüm bunların ardında merhametin zayıflaması ciddi bir etkendir. Oysa merhameti merkezine alan bir toplumda insanlar birbirine karşı daha sabırlı, daha anlayışlı ve daha bağışlayıcı olur. Ailede sevgi, komşulukta güven, iş hayatında nezaket hâkim olur. Anne babaya hürmet, çocuklara şefkat, eşe muhabbet, topluma karşı sorumluluk merhametin doğal sonuçlarıdır. Mesleğimiz gereği temas ettiğimiz herkese saygıyla yaklaşmak ve kul hakkından sakınmak da bu erdemin sosyal boyutunu oluşturur. Merhametin hayatımızdaki yerini en güzel anlatan örneklerden biri, Peygamberimizin (sas) torununu Hz. Hasan’ı sevgiyle bağrına basması üzerine bir adamın “Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim” demesi; bunun karşılığında Peygamberimizin “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” (1) buyurarak tüm insanlığa veciz bir mesaj bırakmasıdır. Bu kısa cümle, merhametin sadece bir duygu değil, bir yaşam ilkesi olduğunu hatırlatır.
Merhamet, insanın hem kendisiyle hem çevresiyle barışmasını sağlar; birlik ve kardeşliğin temellerini güçlendirir. Kırgınlıkları azaltır, iyiliği çoğaltır, toplumu huzura kavuşturur. Ancak unutmayalım ki Kur’ân-ı Kerîm, Rabbimizin bağışlayıcılığını ve merhametini sıkça haber verirken, aynı zamanda sorumluluklarımızı da hatırlatır.
Bugün kendimize şu soruyu sormanın tam vaktidir: Biz merhameti hayatımızın neresine koyuyoruz; sözlerimize, davranışlarımıza ve ilişkilerimize ne kadar yansıtıyoruz?
(1) Buhârî, Edeb, 18.